İBB’nin satın aldığı tabloyla ilgili Murat Bardakçı’dan kafa karıştıran açıklama açıklama geldi, İlber Ortaylı‘mı doğru Bardakçı’mı doğru?
Tarihçi yazar Murat Bardakçı, İBB‘nin müzayededen satın aldığı Fatih Sultan Mehmet portresindeki gizemli figürün Cem Sultan olmadığını yazdı.
Tarihçi yazar Murat Bardakçı, İBB’nin müzayededen satın aldığı Fatih Sultan Mehmet portresindeki gizemli figürün Cem Sultan olmadığını yazdı: “Cem Sultan, Bellini’nin İstanbul’da bulunduğu günlerde payitahta gelmiş ve Bellini ile tesadüfen de karşılaşsa bile, bu şekilde, yani babası ile ve onunla aynı boyda beraberce resmedilmesine imkân yoktur!”
FATİH’İN TABLUSU
Fatih Sultan Mehmet’in üç orijinal portresinden biri olan, 15. yüzyılda İtalyan ressam Gentile Bellini’nin yaptığı tahmin edilen ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 770 bin sterlin karşılığında satın aldığı yağlı boya tablodaki diğer kişinin kim olduğuna dair tartışmalar devam ediyor.
Prof. Dr. İlber Ortaylı Fatih’in karşısındaki kişinin, oğlu Cem Sultan olduğunu belirtirken Habertürk yazarı- tarihçi Murat Bardakçı Cem Sultan iddialarına karşı çıktı.
Bardakçı’nın ‘Fatih’in karşısındaki genç, Cem Sultan değildir!’ başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:
İTALYAN RESSAM BELLİNİ
“Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu tabloyı satın aldıklarının haberini gerçi ‘…Fatih Sultan Mehmed Han’ın günümüze kadar gelebilmiş üç orijinal portresinden biri olan, İtalyan ressam Gentile Bellini’nin atölyesinden 15. yüzyılda çıktığı tahmin edilen…’ şeklinde temkinli bir dille verdi. Ama bu açıklamanın ardından iş döndü, dolaştı, bambaşka bir şekle büründü, satın alınan eserden ‘İtalyan ressam Bellini’nın Fatih Sultan Mehmed ile oğlu Cem Sultan’ı birarada gösteren tablosu’ diye bahsedilir oldu ve hâtâlar böyle devam ettiği takdirde şehir efsanesi hâline gelip hafızalara bu şekilde yerleşecek ve işin esasını anlatabilmek artık mümkün olmayacak!
Şimdi, Londa’daki müzayededen satın alınan tablo konusunda elde mevcut olan ‘doğru’ bilgileri nakledeyim:
Tablonun kimin eseri olduğu meçhuldür, Gentile Bellini’nin atölyesinde yapılıp yapılmadığı konusunda bile bilgi yoktur, kurulan bağlantılar sadece söylentilerden ibarettir. Kaldı ki, Bellini gibi tablolarının birçoğu asırlar önce bir yangında yok olan ve şu anda elde az sayıda eseri bulunan Rönesans döneminin önemli ressamına aidiyeti kesin şekilde bilinen bir tabloya birkaç yüz bin pound değer biçilmesi mümkün değildir; Bellini’ye ait bir eser milyonlarca, hattâ yüz milyonlarca pounda satılır.
BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ALDI
Büyükşehir Belediyesi’nin aldığı tabloyu 1737 ile 1817 arasında yaşayan İsviçreli gravür ustası Christian von Mechel 1807’de satın almış, şarkiyatçı Rudolph Tschudi’nin eseri 1930’larda von Mechel’in kolleksiyonunda görüp tanıtmasından sonra da sanat tarihi kitaplarına girmişti… Gravürcünün soyundan gelenler iki asır boyunca muhafaza ettikleri tabloyu 300 bin pound başlangıç fiyatı ile Sotheby’s müzayede şirketinin Londra’da 8 Haziran 2015’e düzenlediği mezata koydular ve eser o gün vergiler dahil 965 bin pounda satıldı.
Tablonun yeni sahibi aradan beş sene geçtikten sonra eseri elden çıkartmak ihtiyacı hissetmiş yahut daha yüksek meblâğlarla satabileceğini düşünmüş olacak ki aynı tabloyu beş sene sonra yine Londra’da ama Christie vasıtasıyla açık arttırmaya çıkardı ve bu defa yine vergiler dahil 935 bin 250 pounda İstanbul Büyükşehir Belediyesi aldı. Yani, eser ilk satıştan 30 bin pound daha düşük fiyata müşteri bulmuş oldu!
Tabloda Fatih Sultan Mehmed ile beraber resmedilen gencin kimliği bilinmemektedir, bu konuda yapılan yorumlar, hattâ gencin Fatih’in en sevdiği oğlu Cem Sultan olduğu yolundaki açıklamaların temeli yoktur.
‘Bellini’nin İstanbul’a gelişi sırasında Cem payitahtta değildi, hükümdar babanın oğlu ile resmedilmesi Şark gelenek ve protokollerine aykırı’
Fatih’in üç oğlu vardır; oğullarından Mustafa, Bellini’nin 1479’da İstanbul’a gelmesinden önce vefat etmiştir. Hükümdarın o sırada 32 yaşında olan büyük oğlu Bayezid babasının yanında değil, Amasya’dadır; üçüncü oğlu olan Cem de o tarihte Konya’dadır.
Ressamı meçhul eserde Fatih’in karşısında görülen gencin Cem Sultan olmasının imkânsızlığının sebepleri sadece Bellini’nin İstanbul’a gelişi sırasında Cem’in Osmanlı payitahtında bulunmaması değil, hükümdar babanın oğlu ile beraber resmedilmesinin Şark’ın geleneklerine ve protokollerine ters düşmesidir!
Avrupa resminde hükümdarların çoluk-çocuk birarada gösterilmesi âdeti bizde yoktur, üstelik bir padişahın oğlu bile olsa bir başkası ile aynı boyda resmedilmesi örfe ve edebe mugayirdir! Cem Sultan, Bellini’nin İstanbul’da bulunduğu günlerde payitahta gelmiş ve Bellini ile tesadüfen de karşılaşsa bile, bu şekilde, yani babası ile ve onunla aynı boyda beraberce resmedilmesine imkân yoktur! Zaten, tablo hakkında daha önce yapılan çalışmalarda da kimliği meçhul gence tabloda Fatih ile aynı seviyede yer verilmesinin eserin sarayın dışında, hayalî şekilde yapıldığını gösterdiği vurgulanmıştır.
Üstelik, tablodaki gencin kim olduğu hakkında bugüne kadar değişik yorumlar yapılmış ama kesin bir hükme varılamamıştır. Meselâ, Fatih Sultan Mehmed hakkındaki en meşhur biyografi ile Bellini’yi anlatan çok önemli bir makale kaleme almış olan Franz Babinger gencin Bosna hükümdarının İstanbul’da rehin bulunan oğlu olabileceğini yazar ve tablonun Bellini’nin eseri gibi gösterilmesi iddiasını temelsiz gördüğünü söyler.
‘Devlet büyüklerinin yanına yaklaşıp selfie çekebilmek için takla üstüne takla atan bazı işadamları var ya, işte onlar gibi biri…’
Üstelik, ortalıkta iki günden bu yana dolaşan Cem Sultan iddiaları tabloyu mezata koyan Christie müzayede şirketinin eserin tanıtımı için yayınladığı katologda bile geçmiyor.
Christie tablonun saray dışında yapılmış olabileceğini, gencin giydiği ve kol kısmı görünen elbisede kullanılan altın işlemeli lüks kadifenin 15. asır sonlarında İtalya’da dokunduğunu hatırlatıyor, sonra tablodaki genç hakkında bambaşka bir görüş ile sürüyor, “Bu kişi bir Avrupalı, muhtemelen de Osmanlı sarayı ile bağlantısı bulunan ve İstanbul ile alâkasını bu şekilde yâdetmek isteyen Venedikli bir tüccar veya diplomat olmalıdır” diyor.
Hani şimdilerde devlet büyüklerinin yanına yaklaşıp selfi çekebilmek için takla üstüne takla atan bazı işadamları var ya, işte onlar gibi biri…
Unutulmaması gereken bir husus daha var: Osmanlı İmparatorluğu’nun o devrin süper gücü olmaya başladığı 15. asırdan itibaren Batı’da Osmanlı tarz giyim-kuşam modası başlamış; Avrupalı bazı asilzadeler, diplomatlar ve zenginler Türk giysileri giymişler ve zamanın meşhur ressamlarına kendilerini bu giysiler içerisinde gösteren tablolar yaptırmışlardır.”