Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilimsel Kurul Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, “Koronavirüsten korunmak için bu maskelere ihtiyaç olmadığı gibi, bu maskeleri gereksiz kullanmak yalancı güven duygusuna sebep olur. Maske takan kişi korunuyorum zannederek, el yıkama ya da diğer hijyen, korunma yöntemlerini ihmal edebilir” dedi.
Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları (KLİMİK) Derneği, koronavirüs bilgilendirme toplantısı düzenledi.
Toplantıya, KLİMİK Derneği Başkanı ve Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, Dernek Genel Sekreteri Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz ve Yönetim Kurulu Üyeleri Prof. Dr. Önder Ergönül ile Prof. Dr. Gökhan Aygün katıldı. Enfeksiyon uzmanlarının hastalıkla ilgili Türkiye’de gereksiz ve abartılı bir panik havası yayıldığını belirterek, Türkiye’nin şu anki asıl gerçeğinin dünyada çok daha fazla ölüme neden olan İnfluenza A ve B grubu gripler olması gerektiğini bildirdi.
“Salgında çok fazla bilgi kirliliği var”
Aynı zamanda Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi olan Prof. Dr. Alpay Azap, “Salgının çıktığı Aralık ayından itibaren çok yakın bir şekilde takip ediyoruz. Olabildiğince bilimsel veriler sunmaya gayret ediyoruz. Ama her salgında olduğu gibi bu salgında da çok fazla kirli bilgi var. Az önce Ankara’dan geldim. Havalimanında maskeli vatandaşlar gördüm. Türkiye’de maske kullanımı şu an çok gereksiz. Özellikle N95 veya FFP3 olarak bilinen tıbbi maskeleri ancak eğitimli sağlık çalışanları doğru şekilde kullanabilirler. Ayrıca maskeleri gereksiz kullanmanın zararı bile var. Yalancı güven duygusu yaratıp, kişilerin hijyen kurallarını gevşetmesine yol açabilir. Şu an için koronavirüsten korunmanın tek yolu diğer tüm üst solunum yolu enfeksiyonlarında olduğu gibi düzenli ve sık el temizliği sağlamaktır” dedi.
“Yurtdışına giderken maske takalım mı?” şeklinde sorular aldıklarını kaydeden Prof. Dr. Azap, şöyle konuştu:
“Zaten Çin’e gerekmedikçe gitmeyin uyarısı var. Hastalığın görülmediği ülkelere giderken maske takmaya gerek yok. Türkiye’nin termal kamera tarama uygulaması yaptığı ülkelere gidecekler maske kullanabilirler. Bu virüs uçakta çok kolay bulaşan bir virüs değil. Örneğin termal kameraya birisi yakalandı ve biz bu kişinin riskli bölgelerden geldiğini biliyoruz, ateş olduğunu tespit ettik. O kişinin sadece iki koltuk önde iki koltuk arkada ve iki koltuk yanındaki kişiler, temaslı kabul ediliyor. Yani o uçakta bulunan herkes, uçuş ekibi vesaire, temaslı sayılmıyor. Bizi sevindiren bir bulgu da hala en çok vaka sayısı ve ölümlerin Çin’le sınırlı kalması. Diğer ülkelerde vaka sayılarında dramatik artışlar söz konusu değil. Bu da salgının kontrol altına alınması konusunda ümitlerimizi artıran bir bulgu.”
“Grip virüsü gibi çabuk değişen bir virüs değil”
Prof. Dr. Gökhan Aygün ise koronavirüsün gribe yol açan influenza virüsleri gibi çok hızla değişmeye müsait bir genetik yapısının olmadığına işaret ederek, “Bu salgın sürecinde yeniden koronavirüsten bir mutasyon, bambaşka özelliklere sahip, çok hızla yayılabilen ve farklı seyredilebilecek bir virüs beklentimiz yok” dedi.
Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyelerinden ve KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz de tedavi için yeni bir ilaç geliştirilmediğini, çalışmaların halen sürdüğünü belirtti. Yavuz şu bilgileri verdi:
“Yapılan son çalışmalarda 6-7 günlük gibi kuluçka süresi söyleniyor. Ateş ile başlayan öksürük, ilerleyen günlerde nefes darlığı ve zatürreye neden oluyor. Aslında bildiğimiz bir hastalık bu, zatürre. Ölüm oranı MERS ve SARS’a göre çok daha düşük. Yüzde 2-2,5 civarında. SARS’ta yüzde 10, MERS’te ise yüzde 35-37 gibi bir ölüm oranı vardı. Tedavide şu an kesin olarak etkinliği gösterilmiş bir antiviral ilaç yok. Bizim daha önceden HIV/ AIDS tedavisinde kullandığımız ‘proteaz inhibitörleri’ özelliği olan ilaçlarımız vardı. Onlardan bir tanesinin etkisi olduğu söyleniyor, ilk sonuçların olumlu olduğu söyleniyor. Ama kesin bu işi çözüyor değil henüz. Yine aynı gruptan bir başka HIV ilacı daha var ancak onunla ilgili çalışmalar henüz deneysel aşamada, hastalarda uygulaması yok. Bu ilaçlardan biri Türkiye’de de kullanılıyor, var. Bir de grip için kullanılan bir preparat var. Hemen hemen bütün koronavirüslerde etkin. Onu da bazı hastalarda deniyorlar.”
“Artışın kırılmasının tek yolu kontrolü sağlamak”
Avrupa Enfeksiyon Hastalıkları Derneği ile KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Önder Ergönül, günde yaklaşık 2 bin ile 2 bin 500 arasında teşhis olduğunu belirterek, “20 bine dayandı tanı almış toplam vaka sayısı. Acaba bu çan eğrisi ne zaman tepe noktasına ulaşacak ve düşüşe geçecek? Günlük teşhis sayısı binli rakamlara düştüğünde olacak bu. Ama tepe noktasının 50-60 binden aşağı olmayacağı çok açık şu anda. Yani 75 bine kadar ulaşabilir vaka sayısı. Bu artıştaki kırılmanın tek yolu var. O da hastaların tedavi edilmesi ya da aşı bulunması değil. Asıl yöntem izolasyon. Yani enfeksiyon kontrol önlemleri. Şimdilik 26 ülkede görüldü. 20 bin 636 tanı konmuş vaka var. Yaklaşık 7 bin hastalık bulguları olan ama kesin tanısı olmamış vaka ve ne yazık ki 427 ölü var” dedi.
“Koronavirüs Türkiye’nin gerçeği değil grip daha öldürücü”
Türkiyede sokaklarda koronavirüs değil grip salgınlarının olduğunu ve şu anda Türkiye’nin gerçeğinde koronavirüs bulunmadığını söyleyerek, grip virüsünün koronadan daha çok insanın ölümüne yol açtığını vurgulayan Prof. Dr. Ergönül, sözlerini şöyle sürdürdü:
“ABD’de son bir yılda milyonlarca insan gribe yakalandı ve 10 bine yakın ölüm oldu. Grip virüsü çok daha hızla şekil değiştirebiliyor. O nedenle aşısını yapmakta problem yaşar bilim dünyası. Bu nedenle aşısı hep tartışılır. Yine de aşı koruyucudur. Koronavirüste ise tehlike bu boyutta değil henüz. Bir de şehir efsaneleri türedi. Örneğin koronavirüste tuzlu suyla gargaranın hiçbir önemi ve etkisi yok. Çin malı ürünlerden hastalık bulaşmaz. Her gördüğünüz Çinli ya da Uzakdoğulu insanın hasta olduğunu düşünmek sağlıksız bir yaklaşım. Pandemi yani Çin’deki gibi bir yayılmanın diğer ülkelerde olması söz konusu değil. Daha önce bu hastalık neden yoktu? Daha önce bilinmiyordu. Örneğin 100 yıl önce Ortadoğu’ya dönersek neredeyse bütün hastalıklar veba diye geçiyordu. Ayrıntılı analiz edilemiyordu. Tüberküloz bile topu topu 100 yıllık bir geçmişi olan bir hastalık. Son 20 yılda 20 yeni virüs keşfedildi. Bunlar giderek de çeşitleniyor. Artık adını koyabiliyoruz. Önceden de bunlar oluyordu, insanlar ölüp gidiyordu ama biz nedenini bilmiyorduk. Çin’den gelen görüntüler de gerçekçi değil çünkü korona öyle pat diye öldüren bir hastalık değil. Günler sürüyor hastalığın ölümcül evreye gelmesi.”
Ne olmuştu?
Çin’de, yeni tip koronavirüs salgını nedeniyle can kaybı 427’ye, virüs bulaşan kişi sayısı 20 bin 438’e yükselmişti.
Yeni tip koronavirüs, ilk olarak Hubey eyaletine bağlı Vuhan kentinde 12 Aralık’ta tespit edilmişti. Vuhan Belediyesi Sağlık Komisyonu, 31 Aralık’ta kentteki Huanan Deniz Ürünleri Pazarı ile teması bulunan 27 kişide daha “gizemli” hastalığın görüldüğünü açıklamış ve pazarı kapatmıştı.
Salgın nedeniyle çok sayıda hava yolu şirketi Çin’e uçuşlarını askıya almış, Dünya Sağlık Örgütü de “uluslararası kamu sağlığı acil durumu” ilan etmişti.
Virüsün görüldüğü bölge ve ülkelerdeki vaka sayıları şöyle sıralanıyor:
“Hong Kong Özel İdari Bölgesi’nde 15, Makao Özel İdari Bölgesi’nde 8, Tayvan’da 10, Japonya’da 20, Tayland’da 25, Singapur’da 24, Güney Kore’de 16, Avustralya’da 7, Almanya’da 12, ABD’de 11, Malezya ve Vietnam’da 10’ar, Fransa’da 6, BAE’de 5, Kanada’da 4, Hindistan’da 3, İtalya, Rusya, İngiltere, Hindistan, Filipinler’de 2’şer, Belçika, Nepal, Kamboçya, Sri Lanka, Finlandiya, İsveç ve İspanya’da birer.”