Veryansın Tv yazarı Nihat Genç, CHP‘nin tartışmalı İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu‘nun ulaşıma yaptığı yüzde 35’lik zammı eleştirdi.
Veryansın Tv yazarı Nihat Genç, ‘Wisconsin Üniversitesi’ başlıklı yazısında İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile ilgili olarak “İmamoğlu, şaibeli geçmişinin yanında bir iktidar halinde yaşatacağı zorbalık hakkında da sinyaller veriyor” dedi.
İşte Nihat Genç’in o yazısı:
İmamoğlu’nun yüzde otuz beşlik zammı üzerine matrak twitler gırla gidiyor: İmamoğlu kaymaya devam ediyor, gibi. Zam tabii ki gün gelir zorunlu olur. Ancak ‘trafik’ felaketi yaşayan bir şehirde çok ağır ulaşım zammı ‘deliliktir’.
Bir de ‘halkçı’ bir partinin adayı, gelir ve tasarrufunu rant alanlarından ya da lüks ve israftan sağlamanın yollarını aramalı, tam tersi, eski yönetim gibi ağır masrafları halka bindirecekseniz eskiden farkınız ne?
Her zaman en kolay kaynak yaratmayı seçen bu ‘sağcı’ kafa sosyal demokrat muhalefeti güçsüz bırakır. Oysa 17 yılın iktidarına karşı sosyal demokrat muhalefetin tek büyük şansı vardır, kamucu ve halkçı politikalar.
Bu ağır zam kararlarıyla İmamoğlu şaibeli geçmişinin yanında bir iktidar halinde yaşatacağı zorbalık hakkında da sinyaller veriyor. Kendisine koşulsuz destek verenlere şimdiden ‘korkunç bir huzursuzluk’ yaşatıyor.
Ki, ‘kahramanın yolculuğu’ beklentilerimiz gibi gelişiyor, tıpış tıpış kendisine oy verenlerin hayallerini başına yıkıyor. Kendisini koşulsuz destekleyenlere ‘diz çöktürüyor’. Daha şimdiden ‘ben yaptım oldu’ kibrini seçmenine kabul ettiriyor.
Yani deprem anında kayağa çıkması ya da ağır zamlarla, İmamoğlu asıl iktidarını kendi seçmenine şartsız koşulsuz bir iman gibi pes ettirerek dayatıyor.
İLAH KABUL EDERSENİZ
Siz sevgili başkanınızı daha ilk günden ‘ilah’ kabul ederseniz o da ‘küstahlığını’ size siyaset diye sabah akşam egosunun keyfini çıkarta çıkarta yedirir.
Kaynak yaratma becerisi projesi hiç olmayan ve bu konuda bir ışıltısı sözü zekasına hiç şahit olmadığımız ve üstüne bir de halka yukarıdan bakan bu sağcı müteahhit siyaset simsarları, bakalım halktan topladıklarını hangi PKK övücü sanatçılara ya da hangi holdinglere peşkeş çekecek!
Doğrusu İmamoğlu’nu reklam edenler harika iş çıkartmış, hoppa bir zengin’den kurtarıcı Atatürk posteri çizdiler. Bu cıvık ve sinsi siyasetlerinin sonucu olarak çok geçmez köşelerinde nedeni belirsiz acılar çeken, nedeni belirsiz hayata küsen uyumsuz, nedeni belirsiz halkı aşağılayan umutsuz, nedeni belirsiz huzursuz yalnız insan hikayeleri ve bizi-beni kimse anlamıyor edebiyatı yapmaya başlarlar.
İmamoğlu gazının halka ve belediyeye ve muhalefete güç vereceğini hiç sanmıyorum ama intihar temalı ‘Aylak Adam’, Tezer Özlü ve Sevim Burak gibi kasvetli uğursuz depresif bir edebiyatın önünü açacağı kesin.
Aslında ‘sıkıntı’ dışında başka bir edebiyat türü bilmedikleri için yazarlıkları hep aynı temaya çıkıyor. Yani hayalperestliklerini sırf hayal kırıklıklarını beslesin diye olur olmaz çakma eften püften insanlar üzerine inşa ediyorlar.
Aslında en sevdikleri tema: şanssızlık. Özgürce karar verecek özgürlüğün önünü açacak irade sahibi etkileyici kamçılayıcı kalemleri olmadığı için kendilerini kolayca çıkışsız bırakıp tutsak edecek insanlara yatırım yapıyor ve böylelikle en iyi bildikleri ağlama-sızlamalarına ağıt malzemesi taşıyorlar.
Özledikleri üzüntü hüzün mutsuzluk kaybetme acı çekme. Hayatı devrimci tavizsiz öfkeleriyle hiç zorlamamış insanların geleceğini bu yeri dünden tanıyoruz, Ferdi Tayfur, Tezer Özlü, Murathan Mungan, Müslüm Gürses, Hasan Ali Topbaş, Orhan Gencebay küçük Emrah arabeski. Arabesk yolu bilmeyen iradeleri hayatları zayıf insanların dinidir; gerçekten uzak ama bir nağmeleri vardır.
Yoksul ve çaresiz insanların arabeskini tabii ki anlarız, ancak, yarasını anlatamayan aydın insanların bu güçsüzlük haliyle sarhoş olmaları ‘deliliktir’, ülkeyi ve insanımızı ve ahlakımızı ve direncimizi halsiz sevimsiz bırakıp ‘yormaktan’ başka işe yaramazlar. Ve bu arabesk mutsuzluğu yeniden icad eder. Bu mutsuzluk aslında gerçek değil ‘bölüşülmüş paranoyalarıdır’, birbirlerine ve holdinglerine sarılıp büyük şair büyük yazar pompalarıyla yaşayıp giderler, ruhsuz, dilsiz, heyecansız, gerçek dünyanın çok uzağında güvensiz zayıf korkak ve her dönem toplumun en cahilleri karşısında bu yüzden hep peşinen ‘yenik’ düşerler.