Yeni Akit Gazetesi yazarı Ali Karahasanoğlu’nun bugün kaleme aldığı yazının öznesi ABD Zamir’i James Jeffrey! Karahasanaoğlu yazısında adeta James Jeffrey posta koydu desek yeridir! İşte Karahasanoğlu’nun o yazısı.
Eski Türkiye olsa..
“ABD’den biri geliyor” diye, sevindirik olurduk..
Üç gün öncesinden hazırlıklar yapar, “Acaba bize ne talimatları olacak” diye, hazırolda beklerdik..
“Tabii efendim.. Emredersiniz efendim”den başka, bir cevap veremezdik..
Şimdi öyle mi?
Türkiye’nin başına Suriye’yi bela eden ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey Türkiye’ye geliyor ama.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın dışında, bir hazırlık yapan yok..
“Geleni çevirmeyiz, görüşürüz” diyoruz ama..
ABD’li hokkabazların ağızlarına bakmıyoruz.
“Acaba ne diyecek” diye meraklanmıyoruz.
Tam aksine..
Belki de, şu cevapları vermek üzere hazırlığımızı yapıyoruz:
“PYD’ye silah yardımını, DAEŞ’e karşı mücadele için verdiğinizi iddia ediyordunuz. Hatta, mücadele bitince, silahları geri toplayacağınızı söylüyordunuz. Bir hafta önce, Trump ilan etti: ‘DAEŞ yüzde yüz bitti.’ O halde, buyrun sözünüzü yerine getirin.”
Jeffrey gelmiş, NATO’nun önemini hatırlatmış.. Şöyle bir bakalım, Türkiye tarafından, resmi yetkililerden kimsenin “Jeffrey çok haklı.. NATO bizim için çok önemli” diyen birisi çıktı mı?
Türkiye tüm yönetim kadrosu ile, oynanan oyunun farkında..
NATO’nun Türkiye için milim yardımı olmadığının bilincinde.
Jeffrey’e de bu söyleniyor.. Gelen diğer misafirlere de, aynı hatırlatma yapılıyor..
Rusya ile aramızın açılıp, banko ABD lehine bir konuma savrulmamız için kafayı çıkartan ABD’lilere..
Artık eskisi gibi “Önemli müttefik” yaklaşımında bulunan resmi yetkilimiz yok..
Nezaketen bir görüşme..
Nezaketen konuşmalar..
Ama..
“F-35’i unutmadık.. Patriot’ta oynadığınız oyunu unutmadık.. S400 sebebi ile çevirmek istediğiniz oyunları unutmadık” hatırlatmaları, hep dilimizde..
Daha iki ay öncesinde..
Barış Pınarı Harekatı’nda, ABD ile varılan mutabakata rağmen, PYD’nin bölgeden tümü ile tahliye edilmediği tespitimiz tekrar tekrar muhataplara hatırlatılıyor..
“Misafirimiz ABD’lerden kalkmış gelmiş. Diplomatik nezaketi elden bırakmayalım” söylemine kapılan yok..
“Suriye’yi üçe bölelim.. Bunu birlikte organize edelim” diyen şeytanlara aldanmak yok..
“Müslüman, bir delikten, bir defa ısırılır” deyip, önümüze bakıyoruz..
2010 yılından itibaren, belki destek vermesek de benzer felaketler yaşanacaktı ama.. O tarihte ABD’nin Suriye planına verdiğimiz desteğin yanlışlığı, bugün ayan beyan ortada..
Bir defa ısırıldık..
Bir defa daha aynı dilekten ısırılmak yok, Jeffrey!
Onun için, “ABD’nin NATO’daki müttefiği Türkiye askerleri, bugün İdlib’de büyük bir tehditle karşı karşıya. Bu tehdit Rusya ve Esed rejiminden geliyor” sözlerine aldanan yok, Jeffrey..
Evet, Türk askerleri bir tehdit altında..
Ama bu tehdit sadece Rusya ve Suriye rejiminden kaynaklı değil.
Aynı zamanda..
ABD kaynaklı..
En başından bu yana, Türkiye’nin Suriye politikasının temelinde, güneyimizde kurulmak istenen terör devletine engel olma çabası yatmıyor mu?
O terör devletini hayata geçirmek için, binlerce TIR dolusu silahı PYD’ye bedava verenlerin, şimdi bizim ağzımıza bir parmak bal çalmak için “ABD’nin NATO’daki müttefiği” tanımlaması ile Türkiye’yi övmesine aldanmıyoruz, aldanmayacağız..
İdlib’de şehit olan askerlerimiz için taziyede bulunan ABD elçisinin sözlerine inanmıyoruz, inanmayacağız..
Bu felaketlerin tamamının altında, ABD’nin olduğunu görüyoruz, biliyoruz.
Suriye askerlerinin ABD askerlerine dokunmadıkları bir ortamda, barışçıl amaçla İdlib’de bulunan Türk askerlerine sıkılan kurşunları unutmuyoruz, unutmayacağız.
ABD, PYD’ye dağıttığı silahları geri toplamadığı müddetçe, Türkiye’ye ihanetini sürekli hatırlatacağız..
Boşversinler, “NATO’daki müttefik” edebiyatını..
NATO’da müttefik olduğumuz için mi, PYD’ye binlerce TIR silahı bedava verdiniz?
PYD’nin o silahları, güneyimizde kurmak istediği terör devleti ile, zamanı geldiğinde Türkiye’den de toprak istemek üzere kullanacağını bilmiyor muyuz?
Bu ABD’liler, bizi aptal mı sanıyor?
Türkiye’nin hâlâ, eski Türkiye olduğunu mu zannediyor?
“İki çift tatlı söz” ile.. “Bir taziye” ile.. “Güçlü şekilde Türkiye’nin kararlılığını destekliyoruz” açıklamaları ile..
ABD’nin terör örgüt PYD’ye verdiği desteği bir çırpıda unutacağımızı mı sanıyorlar?
Onun için, “Yutturamazsın Jeffrey” diyoruz..
“Eski Türkiye yok artık” diyoruz..
“Bir ziyaretle, bir destek açıklaması ile, bir övgü cümlesi ile, kafakola alacağınız Türkiye, artık yıllar gerisinde kaldı. Oynanan oyunu görüyoruz, size güvenmiyoruz” diyoruz..
Güvenmediğimiz sadece ABD değil..
Aynısını, Rusya’ya da söylüyoruz.
Astana idi.. Soçi idi.. Şu idi bu idi..
Siz kabul etmişsiniz, “Gözlem noktası kurun” demişsiniz..
Sizinle ortaklaşa varılan bir mutabakat sonucu kurulan gözlem noktasına yapılan her saldırı, Rusya’nın da namusuna bir saldırı değil mi?
Namus varsa tabii..
Aynı sözler, İran için de geçerli..
4 milyon vatandaşına, Türkiye’nin 10 yıldır baktığı gerçeğini görmezden gelen Suriye rejimi için de geçerli..
İnsan olsalar..
“Suriye’yi işgal etmeye kalkışan ABD’lileri burada vuramıyoruz. Rus askerlerini zaten biz çağırdık. Üstelik bizi devirmek isteyen ülke içindeki muhalefet de, Rus askerlerini üç beş kişi hariç, vuramıyor. İran askerleri hakeza.. Böyle bir ortamda, bizim vatandaşlarımıza kucak açan Türkiye’nin askerlerine niye saldıralım ki?” demesi gereken Suriye rejimi..
Nasıl bir ihanete imza attıklarını ispatlarcasına..
Türkiye içindeki muhaliflerin, Suriye rejimine verdiği desteği haketmediklerini ispatlarcasına..
ABD askerlerine sıkamadıkları kurşunları..
Türk askerlerine sıkıyorlar..
Ama hepsi not ediliyor..
Türkiye tarafından da not ediliyor..
Dünya mazlum insanları tarafından da not ediliyor..
Ve bir gün, hesabı sorulacak..
Er veya geç..
Hem ABD’den.. Hem Rusya’dan.. Hem İran’dan.. Hem Esed’den..